Yükleniyor...
Anasayfa
Anasayfa
Aktif Konular
Aktif Konular
Forum Üyelerini Göster
Üye Listesi
Takvim
Takvim
Forumu Ara
Arama
Yardım
Yardım
Okunmuş Mesaj
Özel Mesaj
Kayıt Ol
Kayıt Ol
Giriş
Giriş
Diğer
 İlkokuma Yazma Ögretimi Sitesi | İlkokuma Yazma Materyalleri (Sizden Gelenlenler) | Diğer
Mesaj icon Konu: Çocuk aslında kimin karnesini alır? Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
eylül81
Araştırmacı Öğretmen
Araştırmacı Öğretmen
Simge

Kayıt Tarihi: 22-Ekim-2006
Konum: Karabük
Aktiflik
Seviye
Deneyim

Gönderilenler: 120

Aldigi Alkis: 40
Puan: 202
%33
Alıntı eylül81 Cevaplabullet Konu: Çocuk aslında kimin karnesini alır?
    Gönderim Zamanı: 14-Subat-2007 Saat 20:52
* Sait Çamlıca
   Karadenizli olduğu şivesinden belli; sevecen bir tavırla oturdu karşıma. Oğlunun okul ve dershanedeki yaramazlıkları, karnesindeki zayıfları, başarısı için elinden gelen her şeyi nasıl yaptığını da aralara sıkıştırarak anlattı.

   Hiç ders çalışmayan çocukların velileri geldiği zaman genelde sorduğum sorulardan birisini sordum. “Ders çalışmıyorsa evde ne yapıyor? Tüm zamanını neyle geçiriyor?.”

   Televizyon, bilgisayar, internet vs aldığım genel cevaplar oluyor. Bu öğrencimin babası oğlunun TV ve futbol hastalığından bahsetti.

   “Hocam” dedi. “Daha 14 yaşında ama size şuanda Galatasaray’ın son on yıllık tüm transferlerini sayabilir. Hangi futbolcuyu nereden kaça transfer ettiklerini, hatta tüm futbolcuların özgeçmişleriyle beraber takır takır anlatır. Futbola olan ilgisinin yarısı derslerde olsa takdir alır hocam.”

   Söyledikleri doğruydu. Bu cümleleri söyledikten sonra bir an sustu veli. “Ama hocam bu çocuğa bu zehri ben verdim!” deyince durakladım.

   Ne demek istediğini anlamamıştım. “Oğlanı kendimiz zehirledik hocam!” dedikten sonra anlatmaya devam etti.

   “Bu çocuk daha dört – beş yaşlarındaydı o zaman. Rize Spor kulübünün üst lige çıkma maçı vardı. Evde ahbaplarımızla beraber herşeyi bir tarafa bırakmış ve o maça odaklanmıştık. Maçın birinci yarısını 1-0 yenik bitirdik. İkinci yarıda bir gol atınca evde arkadaşlarla coştuk. İkinci golü de atınca öyle sevinç naraları attık ki, benim oğlan o zaman kadar beni bu kadar sevinip bağırırken hiç görmemiştir. ZEHİRİ O GÜN ALDI BENİM OĞLUM!”

   Baba bunları anlatırken ben oğlunun çocukluğunda yaşadığı olayı görmeye başladım zihnimde. Dört beş yaşında bir çocuk düşünün. Dünyada en çok değer verdiği, her şeyin en iyisini en doğrusunu bilen tek varlık olan KOSKOCA BABASI çocuklar gibi seviniyor, deliler gibi bağırıyordu evin içinde.

   On yıl sonra aynı çocuk için, Galatasaray’ın transfer dosyasını ezbere bilmek, elbette Türkçe – matematik çalışmaktan daha önemli olacaktı.

   Bugün babası için Rize Sporun kaçıncı ligde olduğu hiç önemli değil. Oğlunun karnesine üzülüyor. Oğlunun Rize sporla ilgilenmediğine de üzülmüyor! Ama neye yarar?

* * * * * *

   İdaredeki arkadaşlar telefonu bana bağlayınca, öfkeli babayı sakinleştirmek bana düştü. “Bu nasıl bir karne hocam?” diye söze başladı baba. Öfkesinin sesine yansıdığını söylememe gerek yok. Oğlunun karnesindeki zayıfları sıralarken “Bu çocuk aptal galiba hocam?” cümlesini de sık sık tekrarlıyordu. “Hem okula gidiyor, hem dershaneye gidiyor yinede karnesinde beş tane biri var.”

   Telefonda oğluna söylemediğini bırakmamıştı baba. Büyük ihtimalle oğlu o anda kanepede sinmiş ve anne babasından yediği fırçalar yüzünden korku içindeydi. Ne dediysem sakinleşmeyen babaya mutlaka oğluyla beraber yanıma gelmesini ve ikinci dönem zayıflarını kurtarmak için şimdiden plan yapmamız gerektiğini söyledim.

   Telefonu kapatmadan önce oğlu hakkında danışman öğretmenlerinden bilgi almak için oğlunun adını soyadını sordum. Söyledi bende not aldım. Kaçıncı sınıfta olduğunu sorduğumda bir an durakladı. Sonra elimde ki kalemi düşüren cümleyi duydum; “Hanıııım hanım! Bizim oğlan kaçıncı sınıftaydı? Yediye mi gidiyordu?”

   Söylenecek pek söz kalmamıştı. Yinede içimde kalmasın diye “Abi siz yazılı sonuçlarını almak için hiç okula gitmemiş miydiniz ki karneye bu kadar şaşırdınız” diye sordum. Oğlunun karnesindeki zayıflara köpüren baba “Hanııım hanım! Sen hiç okula gidip çocuğun notlarını sormamış mıydın?” deyince, söyleyecek söz bulamadım.

   Karne oğlunun değil kendi karnesiydi aslında.

   Aklıma Hababam Sınıfı'ndaki o meşhur sahne geldi. Hani Mahmut Hoca anne babaları sınıfa toplar ve karneleri onlara verirken, “Bu karneler çocuklarınızın değil sizin karnelerinizdir. Onun için size teslim etmek istedim!” der.

   İkinci yarıyıl başladı. Anne babalar çocuklarının karnelerini düzeltmeden önce kendilerini düzeltmeleri gerektiğini anlamak zorundalar. O karneler sadece çocukların karnesi değil.

   Çocuklar anne babalarının sözlerini değil ayak izlerini takip ederler.



!.DİKKAT.! Linki görebilmek için GİRİŞ Yapın yada ÜYE OLUNUZ.Lütfen



Düzenleyen eylül81 - 14-Subat-2007 Saat 20:53
Mutlu olmak için, sevmek için, görme, işitme...
IP  Tesekkur Et
Tesekkür edenler: emelgenc61,
hg orhan
Moderatör
Moderatör


Kayıt Tarihi: 15-Ekim-2006
Konum: İstanbul
Aktiflik
Seviye
Deneyim

Gönderilenler: 391

Aldigi Alkis: 305
Puan: 1369
%78
Alıntı hg orhan Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 14-Subat-2007 Saat 22:10
valla çok doğru. güler misin ağlar mısın! Bu yüzden boşuna denilmiyor önce aile eğitimi. sadece anne eğitimi değil baba eğitimi de. çünkü mesleki kariyeriin yüksek olması demek anne babaların çocuklarının dilinden ve eğitiminden anlamaları demek değil...
gorhan811
IP  Tesekkur Et
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma


Kpss | türkü notaları İlkokumayazma

Powered by Web Wiz Forums version 8.05
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide Reklamport Örnek Yayıncı Sayfası />
Reklamport Örnek Yayıncı Sayfası