8-9 eylül günlerine ait raporlar var. Umarım işinize yarar...
ALINTI.
08.09.2009 SALI
TRT GAP ekranlarında saat 10:00-12:00 arası yapılan eğitim programının konuğu Prof. Dr. Ayşegül ATAMAN ve Prof. Dr. Neşe ÖZDEN’di. Programın işleyişi kısa bir söyleşiden sonra, telefon ile bağlanan konukların sorduğu sorulara verilen cevaplarla devam etti.
İlk olarak; tarih dersinin sevdirilmesi, nasıl işlenilmesi gerektiği hususlarında Prof. Dr. Neşe ÖZDEN’in konuşması ile program başladı. Kısa bir konuşma ile tarihin önemini anlattıktan sonra seyircilerin sorularını cevaplayarak konuşmasına devam etti.
Sorulan Sorulardan Bazıları:
Tarih tekerrürden ibaret midir?
Bir milleti tarihle değerlendirmek doğru mudur?
Tarihin nasıl öğretilmesi-öğrenilmesi gerekir?
Verilen Cevaplardan Alınan Notlar:
Sadece tarihle değerlendirmek değil, tarihi iyi değerlendirmek gerekir. Biz tarihe takılmak yerine üzerine bir şeyler katarak geliştirmeliyiz.
Tarihi sadece savaşlarla değerlendirmek yanlış, tarihi medeniyetle de değerlendirmeliyiz…
Tarih öğretiminde tümevarım olmamalı.
------------------------------------------------------------------------------------------------
İkinci konuk ise özel eğitim konusunda konuşan Prof. Dr. Ayşegül ATAMAN’dı. Konuk, söyleşiden sonra sorulan sorulara cevap vererek devam etti.
Konuşmadaki Konu Başlıkları:
Özel eğitimin önemi, kaynaştırma eğitimi alan öğrencilerin durumu, doğum ile başlayan çocukluk dönemi-bu dönemde annenin önemi….
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
09.09.2009 ÇARŞAMBA
Madde Bağımlılığı – İlköğretim Eğitimi
Programının birinci bölümünde ilk konuk Doç. Dr. Nesrin DİLBAZ ile “Madde Bağımlılığı” konusu üzerinde durulmuştur. İlk olarak madde bağımlılığı kavramının tam olarak ne anlama geldiğini belirterek, madde bağımlılığının her zaman sabahtan başlayıp akşama kadar saatlerce süren bir sürecin olmadığını ; vücudun üç günde bir, dört ayda bir, altı ayda bir gibi süreçlerle de o maddeyi araması, istemesi ve kullanması da bir bağımlılıktır.Bağımlılık vücuda alındıktan bir süre sonra tekrar alınmadan yapılamaması durumu olarak da tanımlanabilir.
Doç. Dr. Nesrin DİLBAZ madde bağımlılığının zararlar üzerinde durduktan sonra bunun engellemesi için önemli bir çözüm olarak madde kullanımını önlemek ve madde kullanımına hayır diyebilmek olduğunu dile getirdi. Madde bağımlılığının kesinlikle önlenebileceğini, en iyi önlemin madde kullanımının önlenmesi olduğunu dile getirdi.
Kendisine yöneltilen sorulara da cevap vererek madde bağımlılığı ve çözüm evreleri hakkında bilgi verdi. Madde bağımlılığının ilk olarak merak duygusu ile başladığını, daha sonra sosyal ortam içersinde çevreden etkilenerek kullanmaya devam ettiği bu sayede eğlendiğini sandığını dile getirdi.İkinci aşamada bir sıkıntı haline gelen bağımlılık ilerleyen zamanlarda üçüncü aşamada artık tam bağımlılık olarak büyük bir sorun olmaktadır.
O yüzden bilinçli ve insan ilişkilerine önem veren aileler olarak çocuklarımızla sürekli ilgilenmeli onlara ne çok sert ne de çok yumuşak davranmamalı ve sürekli neler yaptıklarını kontrol etmeli , uygun yerlerde uyarmalı, her zaman yanlarında olmalıyız.
Okullardaki bu durumun önüne geçilmesi için öğretmen, aile ve idarenin işbirliği içinde ve sorumluluklar alarak üstesinden gelebilecekleri bir gerçektir.Sonuç olarak madde kullanımı önlenebilir ve temiz bir toplumla temiz bir gelecek oluşturabiliriz.
İkinci bölümde MEB İlköğretim Genel Müdürü İbrahim ER “İlköğretim Eğitimi ” konusu için programa katılan diğer konuk olmuştur. Sayın ER ilk olarak yenilenmekte olan öğretim programının tamamlanmak üzere olduğunu ve ülkemizin hemen hemen her yerinde e-okul, ilsis gibi internet üzerinden yapılan veri transferlerinin artık sorunsuz olarak yapıldığını dile getirdi.
Yöneltilen sorulara cevap veren ER çalışma kitaplarında sıkıntı olduğunu öğretmenlerden aldıkları geri dönütlerden yararlanarak yeniden düzenlediklerini belirtti. Çalışma kitaplarının çocukların seviyelerine uygun olmadığını bu yıl daha iyi ve düzenli bir çalışma ile daha verimli bir kitap hazırladıklarını söyledi.
Gelen bir soru üzerine çalışma kitaplarındaki boş kısımların çocuklar üzerinde olumsuz etkileri olduğu sorusu Sayın ER’e yöneltildi. Çalışma kitaplarındaki boş yerleri dolduran çocuklarda yazma alışkanlığının gerilediğini, okuma vb. becerilerinin köreldiğini dile getiren izleyiciye Sayın Er şöyle cevap verdi : Bunu engellemek öğretmenlerimizin elindedir. Tamamen kitaplara bağlı kalmak zorunda değildirler. Kendileri bu durumlarda başka etkinlikler yaparak daha etkili ve verimli bir şekilde bu sorunu giderebilir.